top of page

Aslan Şükür: 45 yıl, bir ‘oh’ demeden geçti!

Güncelleme tarihi: 26 Haz 2019


OT Dergi, Ağustos 2017



Zagor’dan Kızılmaske’ye, Mister No’dan Mandrake’ye birçok efsane çizgi romanın kapağında imzası bulunan Aslan Şükür ile dönemin çizgi roman dünyasını ve kapak ressamlığını konuştuk.


Bir döneme damga vuran çizgi romanların neredeyse tümünün kapağında sizin imzanız var. Nasıl başladınız bu işe? İşin en başında, bu kapakları Aslan Şükür çizsin diyen kişi kimdi?

70’lerin başında, Bakırköy’de turistik eşya üzerine çizimler yapıyordum, İstanbul silueti falan... Bir gün illüstratör Yücel Köksal beni, nasıl derler, keşfetti resmen. Ben Tay Yayınları’ndan ayrılıp Pecos Bill’i çıkaracağım, onların ressama ihtiyaçları var, gelir misin, seni yayınevinin sahibi Sezen Yalçıner ile tanıştırayım, dedi. 22-23 yaşlarındayım o zaman. Gittik, birkaç deneme çizdim, beğendi, başladım. Sezen Bey bana 2-3 sene garanti vermişti. 22 sene sürdü! Ben nereden bileyim, çizgi roman imparatorluğu kuruluyormuş meğerse...


Ne çizerek başladınız? Tom Braks ve Zagor’la başladım, zaten başka dergi çıkmıyordu o zaman. Arkadan, Mister No, Kızılmaske, Mandrake, Gordon derken 8-9 kitap oldu. Hepsi bana kaldı, çiz Allah çiz!


Nasıl dayanıyordunuz o tempoya?

Gençlik işte... Haftada bir, işleri tamamlayıp götürüyordum yayınevine, yorgun argın giderken takside içtiğim bir keyif sigarası yetiyordu bana. Yoruluyordum ama sosyal hayattan da geri kalmıyorduk bu arada; gece hanımı da gece alıyordum, ta Suadiyelere tavernalara...


Mandrake, Zagor, Kızılmaske, Mister No, Teksas, Tommiks, Judas, Yüzbaşı Volkan, Karaoğlan, Tom Braks, Bonanza, Atlantis,James Bond serisi kapakları... Şimdiye kadar Türkiye’de basılan hiçbir kitabın kapağı sizin bu çizgi romanlara yaptığınız kapaklar kadar etkili olmamıştır herhalde? Ruhumda vardı, onları yansıttım... Flaş olacaktı, patlayacaktı çizdiğim kapak, başka yolu yoktu!


Süreç nasıl işlerdi, size okumanız için gönderilir, siz de ona uygun bir şey mi çizerdiniz?

Ben en baştan, renk ve yapı anlamında kuralları yıkmak istedim. İllaki her kapağa başroldekini koymazdım. Kötü adam daha cazip geliyor yapı olarak; bana da çizmesi daha cazip geliyordu. Bir de hep aynı şey okuyucuyu sıkar. Kolaj yapardım, o günlerde en güncel ne var, Star Wars mu, Gordon’da onun gemilerini kullanırdım mesela. Hikayeyle hiç alakam yok! Kitapları okumazdım da ben. Türkiye’ye televizyon gelmiş, yeni almışım, kim okuyacak onu! Küçükken çok okurdum, eyvallah, ama çizerken okumazdım. Tabii ki içini teknik olarak incelerdim, tetkik ederdim. Yayınevinde prens gibiydim. Sezen Bey biraz baştan karışır gibi oldu ama ben bildiğimi okuyordum. Sonraları zaten güvenini kazanınca hiç karışmaz oldu. Bir tek çok kanlı kapaklar istemezdi, o kadar. Hatta Conan’ı önerdim Sezen Bey’e ama çok kanlı diye istemedi. Ama şimdi hâlâ satıyor.


Mor kostümlü Fantom’u, kırmızı kostümlü Kızılmaske’ye çeviren de siz miydiniz yoksa?

Biz Sezen Bey’le oturduk, abi bu mor hem delikanlıyı bozar hem de renk vermez kitapta dedik. Gece, siyahın, yeşilin içinde mor kullanırsak patlamaz, çıkmaz. E adı Kızılmaske olacak, biz buna kırmızı kostüm çizelim dedik, birkaç deneme yaptık, baktık güzel gitti, hakikaten patladı.


Ne kadar zamanda çiziyordunuz bir kapağı?

Bir kapağın hakkı Avrupa’da falan olsa 2-3 gün olabilir ama ben bazen günde 2-3 kapak çıkardığımı bilirim. Hepsi bitmezdi ama yüz otururdu. Benim için önemli olan da surattı, kahramanım yakışıklı olacak! Kızılmaske’de pek zorlanmazdım, gözlüğü tak, yallah, ama en çok parayı da ondan kazandım. İşin esprisi bir yana, hepsine çok özenirdim. İçime sinmeyen çok kapağı yırtıp atmışımdır.


Kapakların orijinallerinden bile iyi olduğunu söyler birçok kişi. Siz ne düşünürdünüz orijinal kapaklar hakkında o zamanlar?

Pek beğenmiyorduk, daha güzelini çizelim diyorduk. Tabii kompozisyon seçmek için gelen orijinallere bakardım, hangisini adapte edebilirim diye. Ama o zamanlar İtalya’dan Bonelli Sezen Bey’e, Judas bizde tutmadı, Aslan bize de kapak çizse belki tutardı demiş, ki patronun bana, parayı artır deme riskimi göze alıp böyle bir şey söylemesi mucize! Ama Sezen Bey’in de hakkını vereyim; kitaplar kaliteli olsun diye çok uğraşırdı. Bir de Zagor’un yaratıcısı Ferri benim birkaç kapağımı çizmişti İtalya’da. Mister No, ağzında bıçakla yerde sürünüyor, o kapak. Çok sevindim onu görünce, adam olmuşuz be kardeşim dedim! Sonradan İstanbul Kitap Fuarı’nda imza günü vardı, orada bir araya geldik ama pek konuşamadık.


Kaç satıyordu çizgi romanlar o zaman? İyi para kazanıyor muydunuz?

Her bir fasikül haftalık çıkıyordu ve 45 bin satıyordu. İnanmadık hatta, gittik çizelgelere baktık, doğru. Normal üstü geçiniyordum diyebilirim aslında Tay Yayınları’ndayken. Sonra Altın Kitaplar vs. de gelince iyi para kazandım. Bir kapak o zaman 750 kağıttı. Bir memurun maaşının yarısı ederdi. Hiç fena değildi yani.


Çocuk kitapları da çizdiniz epey, değil mi?

Tabii. Benim çocuklara, gençlere esas katkım çizgi romanlar değil çocuk kitaplarıdır aslında. Jules Verne’leri basmaya ben ikna ettim yayınevini o zamanlar, patladı da çok şükür. Jules Verne’lerde Aka İnkılap ile Altın Kitaplar birbirine kurşun atar. Ama ikisine de kapağı ben çizerdim. Barbara Cartland’ı Nil de basıyordu Kelebek de. İkisine de ben çiziyordum. Altın Kitaplar’a ders kitapları çizimleri yaptım. Arkasından Türkiye Çocuk dergisi vs. Toplam 2 bine yakın çizgi roman kapağı, 7-8 bin illüstrasyon çizmişimdir kitaplara, dergilere.


Nasıl bir çizim tekniğiniz vardı?

İllaki guaj boya! Zordur, ama anında kururdu, her kıvama uyardı. Yağlı boya yapsanız kurumaz, sulu boya da bana hiç zevk vermez.


Etkilendiğiniz isimler kimlerdi?

Remzi Türemen film afişleri çizerdi ve muhteşem renk kullanırdı. Ben Nebioğlu Matbaası’nda matbaa ressamlığı yaparken onun orijinalleri gelirdi, öyle güzeldi ki! Onun renkleri bambaşkaydı benim için, hâlâ da öyledir. İdolüm odur yani.


Şimdilerdeki bilgisayarda çizim işlerine ne diyorsunuz?

Ne kullanıyorum ne de anlıyorum. Güzel şeyler yapanlar var tabii ama orijinal değil. Düşünün, Van Gogh ‘Ayçiçekleri’ni bilgisayarda yapsaydı kimse yüzüne bakar mıydı?


Hiç sergilendi mi kapak çizimleriniz?

Bana çok sorarlardı sergi açıyor musun diye, ben de derdim ki benim kapaklarım her hafta sergileniyor, her hafta benim sergim açık, gidin bakın. Benim yaptığım kapakları zaten bütün Türkiye görürdü, sergiye gerek yoktu ki.


Çizgi roman kapağı çizen meslektaşlarınız kimlerdi o zaman? O zamanlar haberleşir miydiniz ya da sonradan görüştünüz mü onlarla?

Samim Utkun, Yücel Köksal, Yalçın Dağlı, Şahin Karakoç, Ömer Muz... Ben Tay Yayınları’ndan ambargo yedim ama kimseye ambargo koymadım. Kapı herkese açıktı. Herkesle de aram iyiydi. Halen ara sıra ödül gecelerinde falan toplanıyoruz, kahvaltılar ediyoruz, görüşüyoruz.


Ne zamana kadar kapak çizdiniz? Sonrasında neyle meşgul oldunuz?

90’ların sonunda Tay Yayınları kapandı. Ama peşine okul kitapları geldi bana. Onca yıl, hiç oh dediğimi hatırlamam. Şimdi 45 sene sonra kendime bir yıl izin verdim bu sene.

Kommentare


bottom of page