Radikal, Eylül 2011
Jamiroquai konseri öncesi, Kuruçeşme yolunda trafik yok. Bir gariplik var bu işte diyoruz. Günü, saati iyice kontrol ediyoruz, doğru günde doğru yerde miyiz diye. Malum 26 Haziran’da gerçekleşmesi gereken konser Jay Kay ayak bileğini incittiği için önce 6 Eylül’e ertelendi, sonra 5 Eylül’e çekildi, kafalar iyice karıştı. Kuruçeşme Arena’ya ulaştığımızda kalabalığı görüp biraz rahatlıyoruz, gözümüze tüylü şapkalar takan erkekler, saçına tüyler iliştirmiş kadınlar takılıyor. Tamam, diyoruz, doğru geldik.
Konsere yarım saat kala alana giriyoruz, beklediğimiz kadar kalabalık değil, yer yer boşluklar göze çarpıyor. “İnsanlar etraflarında dans edebilecekleri makul bir boşluğu korumaya çalışıyorlar galiba” diye düşünüyorum çünkü benim hedefim bu. Ama olmuyor tabii, konser saati yaklaşırken alan hızla doluyor.
Ve Jay Kay, 15 dakikalık bir gecikmeyle sahnede beliriyor. Tüylü, Kızılderili başlığı; hiçbir şey yapmasa bile onu sempatik gösteren püsküllü, rengarenk tuniği üzerinde. Çıkar çıkmaz, daha “İyi akşamlar İstanbul” bile demeden, ayağını gösteriyor seyircilere. İyi olduğunu, bildiğimiz gibi hoplayıp zıplayacağını ve bize de aynı şeyi garanti ettiğini vücut diliyle gösteriyor böylece. Ve ‘Rock Dust Light Star’la giriş yapıyor konsere. Hiç hız kesmeden ‘Main Vein’le devam ediyor. Ardından sıra sözlü açıklamaya geliyor. “Geçen sefer için çok üzgünüm. Ama görüyorum ki yine de buradasınız, teşekkürler” deyip ‘Cosmic Girl’le devam ediyor seyircileri ısıtmaya.
Ses sistemi sorunluydu Jay Kay’in, yaz başındaki bilek “burukluğu”ndan sonra sahnede ayakları, -bunu gerçek anlamında kullanıyorum- “yere basıyor” sanki. Bu haliyle bile bir sürüsünü cebinden çıkarır, o ayrı; ama oradan oraya zıplayışıyla bildiğimiz, çılgın danslarıyla sevdiğimiz Jay Kay’in performansı YouTube’dan açıp açıp izlediğimiz ‘Live in Verona’ kaydına pek benzemiyor. Bunda belki Arena’nın ses sistemindeki sorunların da etkisi vardı, bilemiyoruz... Yine de keyif veriyor Jay Kay dinleyenlere. Poster uzatanları kırmayıp şarkı aralarında imzalıyor; sahneye atılan kırmızı sutyeniyse sessizce alıp bir kenara koyuyor, uslu çocuk! Konserinin yarısından sonra, tempoyu yavaş yavaş yükseltiyor. ‘High Times’, ‘Little L’ ve ‘Morning Glory’nin introsuyla devam ediyor. Özel düzenlemeleriyle arka arkaya çaldığı ‘Feels Just Like It Should’la, neredeyse 10 dakikayı geçen ‘Love Foolosophy’yle ve ‘Travelling Without Moving’le vasat diye nitelendirebileceğimiz dinleyici kitlesini bile havaya sokuyor. Konserin tepe noktasınıysa son şarkı ‘Deeper Underground’daki performansıyla yaşatıyor. Konserde çalmadığı ‘Virtual Insanity’yi bis’te çalar diyenleriyse ters köşeye yatırıyor. ‘White Knuckle Ride’la veda ediyor İstanbul’a Jay Kay. Veda sonrası, sahnedeki yükseltiden hoplayarak kulise doğru giderken hafifçe tökezliyor. “Cık cık cık” diyoruz, “bu çocuk uslanmayacak...”
Comments