Radikal İki, Mart 2010
Gripin denince akla ilk gelen dinleyeni kahreden şarkılar, aşk acısı ve gözyaşı oluyor. Hüzünlü şarkılarına herkesi o kadar alıştırdılar ki geçtiğimiz yıl ‘Geniş Aile’ dizisinin o fıkır fıkır jenerik şarkısını söyleyenin Gripin olduğuna kimse inanmadı, hayranları bile Birol’un o ‘nezleli’ sesini ayırt edemedi. İlk albümleri ‘Hikâyeler Anlatıldı’ ve ikinci albümleri ‘Gripin’den sonra çıkardıkları ‘M.S. 05.03.2010’u vesile edip Gripin’le konuştuk, Birol Namoğlu (solist), Arda İnceoğlu (bas gitar), Murat Başdoğan (gitar) ve İlker Baliç’in (davul) aslında ne kadar neşeli tipler olduklarını ve ‘Gripin kadını’ gibi başları ellerinin arasında oturmadıklarını da görmüş olduk.
Yeni albümünüz yine çok hüzünlü, nedir bu hüznün sebebi? Arda İnceoğlu: Biz mutlu olduğumuz zaman üretemiyoruz. Tek sebebi bu aslında. O yüzden mutlu besteler yapamıyoruz. Yoksa öyle her daim mutsuz olan insanlar değiliz . Murat Başdoğan: Mutlu olduğumuz zaman mutluluğumuzu yaşayıp, mutsuz olduğumuzda şarkı yapan bir grubuz biz. Mutluyken kendimizi Asmalı’nın sokaklarına atıyoruz. Mutsuzken de şarkılara sığınıyoruz. O yüzden böyle oluyor.
Hayranlarınız da sanki biraz bunu bekliyor sizden artık, dinleyip kahrolunacak bir albüm... Başdoğan: Evet, çok hareketli bir şeyler yapsak şaşırırlar herhalde. (gülüyor)
Peki, bu etiketten memnun musunuz? Değişsin istemez misiniz? İnceoğlu: Ben bir müzik dinleyicisi olarak çok sevdiğim 50 şarkıyı yazacak olsam bunların 40’ı ağlatan şarkılardır. Onlar daha kalıcı olurlar. O yüzden memnunuz böyle şeyleri yazmaktan ve çalmaktan. İlker Baliç: Bir de hani sen ‘mahvettiniz insanları’ dedin ya, bak biz bunu duyduğumuzda gerçekten mutlu oluyoruz. “Yaşasın yine ağlattık” diyoruz, öyle sadist bir tarafımız var. (gülüyor) Başdoğan: Pop şarkıcıları nasıl plajlarda şarkıları çalınca sevinir, biz de bunları duyunca seviniyoruz.
Albümün ismi neden ‘Milattan Sonra’, nedir sizin miladınız? Başdoğan: Milat aslında geçtiğimiz üç yılda yaşadıklarımızdan gelen bir isim. Şirket değiştirdik, askere gittik, Evren ekipten ayrıldı, birçok şey değişti hayatımızda. Askerlik dönüşü şirket değişimi evresinde her ne kadar eski şirketimizle ilişkimiz tatlı bitmiş olsa da, işin idari kısımlarıyla ilgilenmek durumunda kalmak, kafalarımızı çok bulandırdı. Birol Namoğlu: Asıl milat, işlerimizi güçlerimizi bırakmamız oldu ama.
Neler yapıyordunuz daha önce müzisyenliğin yanında? Namoğlu: Murat içmimardı, İlker ve ben yüksek lisans yapıyorduk. Arda da öğrenciydi. Ben aynı zamanda bir şirkette çalışıyordum. Hepsini bir kenara bıraktık. Ama akıl kârı mı göreceğiz...
Askerlikleriniz nasıl geçti? Oralarda hep Kral TV izleniyor diye duyuyoruz ama siz müzik dinleyebildiniz mi? Namoğlu: Ben çok şanslıydım, Kral TV’nin ödül törenini bile izleyebildim. Başdoğan: Ben bandoda yaptım askerliğimi, hatta grubumuz bile vardı, ‘Beyaz Kelebekler’. Komutanımız koymuştu ismimizi. Baliç: Genel olarak iyiydi yani, hiçbirimiz öyle çok zor bir askerlik dönemi geçirmedik. Kendimizle ve hayatla yüzleştik bol bol, o açıdan iyi oldu. Namoğlu: Gerçi ben arkadaşları zorla ikna ettim askere gitmeye ama bence zamanlaması çok iyi oldu, hem ekonomik kriz hem de albüm zamanlaması açısından...
Peki, çıkış şarkınız ‘Durma Yağmur Durma’, bir Yunan bestesi, üzerine söz yazdınız değil mi? Namoğlu: Evet, 30 yıllık bir şarkı. Aslında üç-dört senedir benim arkadaşlara Yunan müziğini empoze etme durumum vardı. Bizim grupta bir tane araba var, bindiğimiz zaman ben herkese zorla Yunan müzikleri dinlete dinlete hepsinin kafasına soktum. Sonunda da albüme girdi. Bu şarkıda, yağmurla konuşan, dertleşen bir adamın hikâyesi var, biraz şizofren bir durum yani...
Ben klibi izlerken bile üşüdüm, siz donmadınız mı yağmur altındaki çekimlerde, o sözleri yazdığınıza pişman olmadınız mı? Namoğlu: Bir daha ne yağmur ne kar, ucundan bile giremeyecek şarkılara. (gülüyorlar) İnceoğlu: O gün hem yağmur yağıyordu hem de yağmur makinası vardı. Ama sorun o değil, sorun o suyun sıcaklığının 1 derece olması! Resmen donduk! Başdoğan: Biz bir çözüm bulduk o duruma, vücudumuzu streç filmle sardık. İşe de yaradı. Ama kafamıza çözüm yoktu, o kötü oldu. Namoğlu: Bir de bende kafaya direkt etki ediyor, çok fena! (gülüyorlar)
Albümde bir de cover parça var. Nilüfer’den ‘Yolcu Yolunda Gerek’. Neden bu parçayı seçtiniz? İnceoğlu: ‘Dalgalandım da Duruldum’da olduğu gibi bu parçayı da bir televizyon programı için yaptık aslında. Nilüfer’in vaktiyle “Türkiye’de rock müzik tutmaz” gibi bir açıklaması varmış. Beyaz da bize “Böyle bir durum var, siz bir cover yapar mısınız?” dedi. Biz de yaptık.
Neden sizi seçmiş Beyaz? İnceoğlu: Aklına biz gelmişiz sanırım rock müzik deyince.
Artık rock müzik deyince akla ilk gelen gruplardan birisiniz, ama yakın bir geçmişte bir bar grubuydunuz. Özlüyor musunuz o yeraltı günlerini? Namoğlu: Özlüyoruz tabii, sık sık anıyoruz o günleri. Çok rahat, hiçbir sorumluluğumuzun olmadığı bir dönemdi ama artık o günlere dönüş yok tabii. Ama öyle devam edemezdi, albüm çıkarmalıydık.
Bir önceki albümde ‘Baba Mesleği’ diye oldukça siyasi içerikli bir şarkınız vardı, bir daha duyacak mıyız bu tip şarkılar sizden? Namoğlu: Yapabiliriz. İçimizden bu albüm için öyle bir şey çıksaydı koyardık albüme. İlla bir mesaj verelim ya da vermeyelim gibi bir durum yok. O dönemdeki siyasi gelişmeler üzerine bizim içimizden gelen bir şarkıydı o ve biz de albüme koyduk. Yine içimizden gelirse yine yapar koyarız.
Comments