Radikal Kitap, Nisan 2011
‘Bu kitabı hazırlama fikri aklımıza ilk olarak bir öğle yemeğinde sorduğumuz basit bir soruyla düştü: Neden İstanbul'da iyi yemeği yiyebildiğimiz bazı küçük, geleneksel mekânlar bu kadar göz ardı ediliyor? Neden arka sokaklarında bu kadar zengin bir yemek geleneği olan bir şehirde, bu sokaklar ve gizlediği lezzetleri kimse araştırmıyor?’ Yolları İstanbul’da kesişen iki Amerikalı; Ansel Mullins ve Yigal Schleifer, ‘İstanbul Arka Sokak Lezzetleri’ isimli ‘lezzetli’ kitaplarını hazırlama fikrine böyle minik bir beyin fırtınasıyla erişmişler. Meraklı ve girişken turist kimlikleriyle keşfettikleri restoranları paylaşmak için önce İngilizce bir web sayfası hazırlamışlar. Ardından yazılarını ‘İstanbul Eats/ Exploring the Culinary Backstreets’ adıyla kitap olarak yayımlamışlar. Kitap hem Türkiye’de hem de yurtdışında beklenmedik bir ilgiyle karşılaşınca, şimdi ‘İstanbul Arka Sokak Lezzetleri’ adıyla bir de Türkçesini yayımladılar.
`İstanbul Arka Sokak Lezzetleri’, tam anlamıyla bir ‘iyi yemek’ rehberi. Onlarca lira hesap ödeyeceğiniz, gereksiz yüceltilmiş, abartılı mekânlar yerine sadece iyi yemek yemeyi sevenler için bulunmaz bir rehber hem de. İçinde tarihi restoranlar da var, seyyar yiyecek arabaları da. Üstelik tavsiye edilen tüm restoranların açık adresi ve harita üzerinde işaretlenmiş birer krokisi de mevcut.
İki ‘yabancı’nın gözünden
Mullins ve Schleifer, İstanbul’un, yemeklerini ve atmosferini beğendikleri 88 farklı mekânını tanıtırken mekânların hikâyelerini ve fotoğraflarını da es geçmiyor. Klişeleşmiş mekân tanıtım dili yerine, özgün bir dil kullanıyorlar. Bu da kitabı bir kez elinize aldıktan sonra ikilinin anlattığı hikâyelerin tümünü okumadan bırakamamanıza sebep oluyor.
Kitap aynı zamanda kenti iki ‘yabancı’nın gözüyle görmenizi de sağlıyor. İstanbul’un güzelliğini ve zenginliğini onların rotalarını takip ederek bir kez daha keşfediyorsunuz.
Kitabın okura verdiği baskın his ise pişmanlık ve hayıflanma! Çukurcuma’dan yürürken o köfteciyi nasıl görmediniz ya da Galata’dan yukarı çıkarken Galata Salatalıkçısı’ndan bir tuzlu salatalık yemeyi nasıl oldu da aklınıza getiremediniz! Peki tantuni yerken hiç Meksika yemeği yiyormuş gibi hayal ettiniz mi kendinizi? Hayır, değil mi? O zaman şimdi bir daha düşünün…
İsmi duyulmamışlar Bu son derece yararlı rehberin boyutu da oldukça ergonomik. Her daim çantada taşıyıp, acıkınca rasgele bir sayfa açıp o restoranın yolunu tutmak için birebir. Ayrıca İstanbul’da lahmacun ya da kebabın ötesinde, Balkan, Kafkas ve Ortadoğu mutfaklarının izlerini taşıyan birçok yerel lezzetin olduğunu görmek açısından da önemli. “Şimdiye dek, İstanbul’un otantik yemek zevkini keşfetmek isteyenlere uygun gerçek bir rehber yoktu. Biz, bu kitapla iştahını izleyerek seyahat eden ve sadece yerel halkın bildiği yönüyle İstanbul’u keşfetmek isteyenler için bunu değiştirmek istiyoruz.” diyen ikili, İstanbul`da farklı lezzetler arayanlara astronomik rakamlar ödemeden de iyi yemek yenebileceğini gösteriyor. Bu kitap, İstanbul`un ismi duyulmamış dönerci, pilavcı, köftecilerine, esnaf lokantalarına bir saygı duruşu. Yazarlara ve ustalara selam, okurlara afiyet bal şeker olsun.
Comments