Radikal, Şubat 2012
Post rock'ın Türkiye'deki başarılı temsilcilerinden Kafabindünya, ilk albümleri 'Obi'yle hipnotik bir atmosfer yaratmaya hazırlanıyor. Grup üyeleri 'Kafabindünya' kafasını anlattı.
Yaklaşık altı yıl önceydi, ‘Binlerce Özür’ü ilk dinleyişimden sonra, artık nasıl hipnotik bir ruh haliyse o, şarkının sözlerinin olduğuna dair iddiaya girip kaybetmiştim. Meğer söz möz yokmuş, elemanlar sadece enstrümanlarını konuşturuyorlarmış. Akabinde, Replikas’la birlikte Mogwai’nin öngrubu olarak sahneye çıktıktan sonra Kafabindünya’yı ‘tek eksiği albüm’ olan gruplar kategorisine koymuştuk zaten. Şimdi grubun güncel kadrosu Burç Tuncer, Emrah Bekdikli, Doğan Aydın ve Korgün Akgün, ‘Obi’yle şeytanın bacağını kırdı. Alternatif sahnenin kalesi Peyote Müzik etiketiyle yayımlanan, 11 enstrümantal parçadan oluşan ‘Obi’nin hikâyesini grup üyelerinden dinledik.
Alternatif müzik gruplarının makûs talihidir, kuruluşlarını müteakip bir türlü çıkamayan albüm. Ama sizde süreç haddinden fazla uzadı.
Burç Tuncer: Kafabindünya’nın neredeyse 10 yıllık bir geçmişi var. Bu süreçte albüme çok yaklaştığımız zamanlar oldu. Dört sene önceydi, bir albüm kaydı yapmıştık, başka bir kadroyla. Ama daha albümün yayımlanması için bir yerlerle görüşemeden grup dağıldı.
Kimya uyuşmazlığı mı?
B.T: Yok hayır, herkesin başka projeleri vardı ve çok fazla vakit ayıramıyorduk gruba. O zamanki kadrodan, gitaristimiz Aybars Amerika’ya göç etti, Orçun’un onlarca grubu vardı zaten, Feryin de Dandadadan’ın dağılıp 123’ün aktifleşmeye başladığı dönemde çok yoğundu. Ben de herkesi motive edecek enerjiyi bulamadığım için, dağıldık demedik ama yavaş yavaş grubun varlığını unuttuk.
Emrah Bekdikli: O sırada ben de askerdeydim Erzincan’da. Durumu öğrendiğimde, Erzincan’dan yapabileceğim en iyi muhalefeti yaptım ama olmadı.
Bu kadar uzun bir sürece yayılmasının faydasını gördünüz mü?
B.T: Şarkılar olabilecek en olgun hallerine geldi bu süre içerisinde. Prodüksiyon anlamında da her şey kafamızda daha bir oturdu. O anlamda, iyi ki geç çıktı albüm diyebiliyorum kendi adıma.
E.B: Bu süreçte müziğimizi nasıl olgunlaştırabiliriz diye deney yapma şansımız oldu çok fazla. Koşmak için geniş bir alanımız vardı yani.
Peyote ailesine nasıl katıldınız?
B.T: İlk post rockvari denemeler yaptığımız dönemde müziğimiz, şimdikine nazaran, daha da gürültülü ve dinlenmesi zor bir müzikti. O zamanlarki gitaristimiz Aybars, bir gün Replikas’a mail atmış, abi biz garip bir müzik yapıyoruz, insanlar bunu nasıl kabullenir bilmiyoruz, siz başardınız, bize de yol gösterin, diye. ‘Avaz’ albümlerinin çıkış dönemiydi, bizi Babylon’daki lansmana davet etmişlerdi. Orada tanıştık, sonra onlar bizi Peyote’yle tanıştırdılar. O gün bugündür birlikteyiz.
Biz post rock yapmıyoruz diye bir çıkışınız vardı geçen senelerde.
B.T: Post rock yapıyoruz da biz post rock yapıyorsak birçok grup yapmıyor. Ya da onların yaptığı post rock’sa bizimki değil.
Kimeydi aslında bu çıkış?
B.T: Son birkaç yılda post rock bir trend’e dönüştü, özellikle Explosions in the Sky kopyası yüzlerce grup çıktı. Bir formül üzerinden şarkılar yazmaya başladılar. Biz en başından beri, estetik olarak post rock araçlarını kullanmamıza rağmen aslında form olarak başka türlere de göz kırpmayı tercih ettik. Trash metal gibi tınlayan yerler de var, yumuşak tınlayan yerler de var. Bunu yaratmaya çalıştık, bunu yaratmaya çalışmayanlaraydı o çıkış aslında.
E.B: Biz biraz daha akılda kalıcı riff’ler, daha naif ve özgün bir müzik yaratmaya çalışıyoruz. Derdimiz bu.
Bu noktada başarılı olduğunuz söylenebilir, kendi adıma konuşayım, sizi dinlerken yoğunlaşmam gerekiyor, kolay dinlenecek bir müzik yapmıyorsunuz. E.B: Geçenlerde, iş çıkışı eve gidip albümü dinlemeye başladım. Bir de evde dinleyeyim dedim. İnsan kendini ne kadar yalnız hissediyor bu müzikle ya! Bir ses duymak istiyor, vokal de yok! Kayboluyorsun resmen.
Comments