top of page

Kafası Karışık Kontrtenor'un aşırı karışık hikâyesi


Radikal, Mayıs 2012



‘Kafası Karışık Kontrtenor’un basın bülteni elimize geçtiğinde kafamız epey karışmıştı. Kısa tanıtım metninde “İsviçre’de burslu kontrtenor eğitimi”, “Ada Müzik’te tezgâhtarlık”, “Ajda Pekkan dövmesi”, “Stockholm Pride’da sahneye çıktığı” peş peşe sıralanıyor, repertuvarında Bergen ile Purcell yan yana arzı endam ediyor, Danimarka’dan Diyarbakır’a tozu yutulmadık sahne bırakmadığı görülüyor, ona olan ilgimiz kabarıyordu. Bunu vesile edip buluştuk, Nuri Harun Ateş’in, nam-ı diğer Kafası Karışık Kontrtenor’un hikâyesini dinledik. Nuri Harun Ateş, İzmir doğumlu bir kontrtenor. Kontrtenor, ses renklerinde, en ince tenorun da incesine verilen isim daha da açığı; kadın sesi inceliğinde çıkan erkek sesi. Eczacı bir anne-babanın oğlu. Kaç yaşında olduğunu söylememeyi tercih ediyormuş, biz de ısrar etmiyoruz. “Sürekli bir göbek atma dürtüsüyle yaşıyordum. Annem bu durumdan utanıp sıkıldığı için, biraz da meşrulaştırmak adına herhalde beni baleye yazdırdı. Baledeki tek erkek çocuktum ve hiç tahmin ettiğim gibi bir atmosfer değildi! Vazgeçtim, annem başardı yani!” diye bir çırpıda anlatmaya başlıyor çocukluğunu. 1.5 yaşından beri Ajda Pekkan hayranı olduğunu söylüyor; “Televizyona bakıp, anne bak o da bana bakıyor filan diyormuşum anneme.” Buluğ çağında ise hayatına psikologlar giriyor. Anne sürekli dans eden oğlunu psikologlara taşımaya başlıyor, ancak Nuri Harun Ateş’in şansı da bu noktada devreye giriyor. “Psikoloğumun şan hocası bir arkadaşı vardı, beni ona yönlendirdi. Bir pop star olmak isterken kendimi konservatuvarda buldum. Opera girdi hayatıma” diyor. İzmir Konservatuvarı’nda tenor olarak başlayan hikâye altı farklı konservatuvarı gezmesiyle sona eriyor. O sırada bir film izliyor ve hayatı değişiyor Ateş’in; “‘Farinelli’ diye bir film izledim. O filmden çok etkilendim, barok dönem beni çok etkiledi, denemeye başladım o sese çıkabiliyor muyum diye. Baktım oluyor; bu şekilde tamamen rastlantısal olarak kontrtenor olduğumu öğrendim.” Fakat bunu fark etmek pek bir işe yaramamış. Çünkü Türkiye’de konservatuvar müfredatlarında kontrtenor ses eğitimi diye bir şey yok! Ateş bu işin eğitimini almak için çırpınıyor ama elden bir şey gelmiyor... Bir hışımla bıraktığı müzik hayatının ardından Ada Müzik’e giriyor, tezgahtâr olarak. Bir gün mağazaya gelen Murat Daltaban’la tanışıyor. Ve hayatının bir başka dönemecine giriyor. Daltaban, Ateş’e, Avkıranlar’ın bir oyun için kontrtenor aradığından bahsediyor ve olaylar gelişiyor. Provalar, turneler vs. İsviçre turnesi sırasında festivalin performans ödülünü bile alıyor hatta Ateş. Orada milletvekili Zeynep Yerdelen’in de desteğiyle kontrtenor eğitimi alma fırsatı da buluyor. Basel’de misafir öğrenci olarak başlıyor konservatuvara. Ve nihayet orada, yalnızca opera yapmak istemediğini fark ediyor. “Çok abuk bir ruh haliyle oradayım, her şeyden vazgeçmişim ama karşıma da böyle bir fırsat çıkmış oynuyorum gibi. Sahneye çıkmadan önce Ebru Gündeş dinliyorum, çıkıp aryalar söyleyip eve gidip Yıldız Tilbe dinliyorum!” diyor. ‘Kafası Karışık Kontrtenor’un temelleri de orada atılıyor zaten. 1.5 yıldır sahnelerde olan Kafası Karışık Kontrtenor’un eğlenceli performanslarına şu sıralar Garajistanbul ev sahipliği yapıyor. Handel’den napolitenlere, Kayahan’dan Carmen’e uzanan bu programa bir şans vermelisiniz. Ha bir de, giderken elinize bir mendil almayı unutmayın, halaybaşı olma ihtimaliniz de çok yüksek!

Comments


bottom of page