Radikal, Nisan 2011
İngiltere’de birkaç yıl önce başlayan Adele fırtınası gittikçe şiddetleniyor. Listeler Adele’in eski-yeni şarkılarının hegemonyası altında. Gazetelerde her gün kırdığı yeni bir rekorun haberi var. Fotoğraflarına baksanız gencecik, biraz “tombul” ve kendi halinde bir kızcağız gibi görünüyor Adele. Gün gelip de o kızın Madonna’nın albüm satış rekorunu kıracağı, bir de üstüne Elvis’inkine göz dikeceği kimin aklına gelirdi? Ama aslında, -dikkat klişe geliyor- basamakları emin adımlarla tırmanan, gelecek birkaç onyılda isminden bolca söz ettirecek bir yıldız doğuyor. İki yıl önce çıkardığı ilk albümüyle adını duyduğumuz Adele, yakın zamanda ajanslara düşen, Madonna’nın İngiltere listelerinin tepesinde geçirdiği dokuz haftalık rekoru kırdığı haberiyle bize “Neler oluyor orada?” dedirtti.
19’unda ve Grammy’li
“Henüz 14 yaşında mikrofonu elime aldığımda bir terslik vardı” diye başlıyor hikayesini anlatmaya Adele; “Okulda herkes mikrofondan çıkan sesinden nefret ederken benim sesimle bir problemim yoktu, hatta ilk duyduğumda hoşuma bile gitmişti!”. Daha sonra hikaye bildiğimiz gibi ilerliyor. Mikrofona dönüşen saç fırçaları, evde anne-babaya verilen minik konserler, terk eden sevgilinin arkasından yazılan şarkı sözleri vs...
İlk şarkısını 16’sında besteleyen Adele’in ismini ufaktan duyurmasıysa bir arkadaşının onun adına açtığı MySpace sayfasıyla vuku buluyor. Ardından müzik piyasasına ısınma turları başlıyor. 18’indeyken önce ‘Hometown Glory’ ardından ‘Chasing Pavements’ isimli iki single çıkarıyor Adele. Hemen ardındansa, adını yaşından alan ilk albümü ‘19’ ve onunla birlikte birçok prestijli ödül geliyor. Bu noktada dikkatinizi çekelim; gencecik yaşında BRIT ve Grammy gibi ‘baba’ ödüller alan, İngiltere’de sıkı bir hayran kitlesi yaratan şarkıcı hâlâ samimiyeti ve mütevazılığıyla konuşuluyor. Yıl oluyor 2011 ve Adele’in beklenen ikinci albümü ‘21’ çıkar çıkmaz listelerin başına yerleşiyor. Hem de uzun süre oradan kıpırdamamak üzere...
Haftalardır Madonna’nın tahtını elinden alabilecek mi tartışmalarına konu olan Adele, an itibarıyla tam 12 haftadır İngiltere listelerinin tepesinde. (Madonna’nın 1990’da, en sevilen şarkılarını bir araya topladığı ilk koleksiyon albümü ‘The Immaculate Collection’ın dokuz hafta boyunca liste başı olma rekorunu çoktan kırdı.) Bu bir solo albümün İngiltere listelerinin tepesinde geçirdiği en uzun süre. Adele, şimdi gözünü Elvis Presley’nin 12 hafta listebaşı kalan ‘G.I Blues’ ve 17 hafta liste başı olan ‘Blue Hawaii’ soundtrack albümlerinin rekoruna dikmiş durumda.
Büyülü performans
Bu arada, yerel başarılara daldık, olayın uluslararası boyutunu unuttuk. Adele, Avrupa’nın birçok ülkesinde ve Amerika’da da listelere bir numaradan giriş yaptı. Sene başında da Beatles’tan bu yana İngiltere’de aynı anda hem albüm hem de single listesinde ilk beşte ikişer eseri olan ilk sanatçı olarak müzik tarihine geçti. Türkiye’de henüz çok fazla bilinmiyor ama bu durumun fazla uzun sürmeyeceği kesin. Adele’in “kalbi kırık soul” diye tanımladığı müziğinin, bizim ülkemizde de daha geniş bir kitle tarafından keşfedilmesi yakındır. Hatta, sosyal paylaşım sitelerinde Adele’in BRIT Ödülleri gecesinde, dinleyenleri ağlatan ‘Someone Like You’ performansı paylaşılmaya başlandı bile.
O2 Arena’da 16 bin kişinin karşısına sade, siyah bir elbise, kibar bir topuzla çıkan Adele, hüzünlü bir piyano eşliğinde, unutamadığı, terk edip giden, bir de üstüne başkasıyla evlenen eski sevgilisi için söyledi. O büyülü dakikada, omzundan konfetiler süzülürken gözleri doldu. Guardian gazetesine konser sonrası verdiği röportajda, “Take That ve Rihanna arasında sahneye çıkacaktım. Kuliste titreyerek beklerken, ‘tam bir felaket olacak’ diye düşünüyordum” diye anlattı. ‘Someone Like You’ performansı YouTube’da bir aydan kısa sürede 8 milyon kez izlenen bir fenomene dönüştü.
‘21’, dikkate değer Adele’in, ‘Someone Like You’yu da içeren son albümü ‘21’, samimi şarkı sözleriyle ve kaliteli alt yapısıyla bu yılın dikkate değer albümlerinden. Albümün yapımcılarından biri de Metallica, Red Hot Chili Peppers gibi isimlerle de çalışan Rick Rubin. Evet, ilk bakışta tarzlarının pek uyduğu söylenemez. Zaten Adele de bir röportajında “Önce ben de Rick’le birbirimize pek uygun olmadığımızı düşünmüştüm ama sanırım ikimiz de bu işi bir meydan okuma olarak gördük ve sıkı sıkı sarıldık. Hem ona hayır demek çok zor, o bir bilge!” diyor ki haksız da sayılmaz. Hiç tarzı olmamasına rağmen Rubin kaliteli bir iş çıkarmış. Zira, Adele’in müziğinde kendini bulamayanlar bile konu albümlerinin müzik kalitesi olunca hakkını veriyor. Albüm için yapılan yorumlarsa, ‘21’in kesinlikle “dolu” bir albüm olduğu ve hiçbir şarkının atlanmadan dinlenmesi gerektiği yönünde. 12 şarkıdan oluşan albümde Adele bir de The Cure’un efsane şarkısı ‘Lovesong’u yorumlamış. Farklı, yenilikçi, dinlenesi ve Adele’in yalnızca güçlü bir sese sahip bir genç değil aynı zamanda iyi bir yorumcu olduğunu görmek açısından da yerinde olmuş. Kısacası Grammy’li genç şarkıcının son albümü ‘21’, beklentileri fazlasıyla karşılayacak bir albüm olmuş. Adele’in başarılarla dolu -şimdilik- kısa hikayesi burada sona eriyor. Ancak gidişat öyle gösteriyor ki; hikaye daha uzayacak. Hem de yeni başarılar, yeni ödüller eklenerek...
Comments