Radikal, Aralık 2013
Alternatif sahnemizin güzide sesi Ayyuka, ikinci albümü ‘Kiracı Odaları’nı yayımladı. Altı yıl aradan sonra gelen bu albümü konuşmamak ayıp olur deyip buluşmaya karar verdik. Alican Tezer, Altan Sebüktekin, Ahmet Kul ve Özgür Yılmaz’dan mürekkep gruba, neden bu kadar uzun bir ara verdiklerini sorarak başlıyoruz. Birkaç senedir ara sıra hadi albüm yapalım demişler ama lafta kalmış hep. Herkesin para kazandığı ayrı işleri olduğu için çok zor oluyormuş buluşmak, çalışmak vs. Geçen sene bir tarih belirlemişler kayda girmek için. “O tarihte buluşmak üzere anlaştık, kâğıdı kanlarımızla imzaldık!” deyip gülüyorlar anlatırken.
Hayır. Elbette o tarihte kayıtlara başlamamışlar. Bir 6 ay kadar geç kalmışlar kayıtlara. Aslında yazın tatile giderken insanlar arabada dinlesin diye yapacaklarmış albümü ama yetiştirememişler işte...
‘Albümün bir numarası yokmuş’
Albümün ismi kayıt stüdyolarının bulunduğu sokağın isminden geliyor. Hasköy, Kiracı Odaları Sokak. Sorunca söylüyorlar ama sonra hemen hayıflanıyorlar: “Keşke söylemeseydik, daha gizemli bir hava katardı!”
“Biz aslında albüm filan yapmayacaktık. Birinci albümden sonra ‘Bu neymiş yaa, bir numarası yokmuş’ filan dedik. Kayıt yapar, internetten yayımlarız diye düşünüyorduk. Albüm satışı diye bir gerçek yok zaten, biliyorsunuz. Önemli olan insanların bizi duyması, dinlemesi, grubun bilinirliğinin artması diye düşünüyorduk.” Ee ne oldu da fikirleri değişti derseniz, cevapları şu: “Yapımcımız Ulaş (Şalgam) çok ısrar etti. ‘İlla albüm yapın, iTunes’tan iPhone’uma indirip dinleyeyim ‘dedi.”
Plak şirketleriyle (yine) elektriği tutmamış grubun. “Zaten ilk sefer de çok acılı olmuştu. Baktık olmayacak, Ulaş Şalgamrecords’u kurdu. Biz de Ulaş’la en kötü anlaşmamızı yaptık.” (Gülüyorlar) “İlk albümde şarkılar ayrı tellerden çalıyordu. Plak şirketi arkadaşlarımızındı ve turiste Türk müziği satma kafasında hareket edildi. Sevilir sevilmez o ayrı mesele ama Türkiye’de çok fazla insana ulaşması gereken bir albümdü aslında o. Ama daha birinci haftada İstanbul’daki büyük birkaç müzik market dışında hiçbir yerde ulaşılamıyordu albüme. İlk albüm bir şekilde çok yanlış oldu yani” diyorlar. Çuvaldızı kendilerine batırmayı da biliyorlar: “Klip için seçtiğimiz parça bile sabotajdı aslında. Bizden de kaynaklanıyordu biraz. Müzik yapmayı çok seviyoruz ama profesyonel olarak müzik yapmak için gerekli olan şeyleri sevmiyoruz.”
‘Namık Abi’ kimdir?
İki albüm arası biraz fazla açılmış sanki, “Tekrar nasıl motive oldunuz olaylara” diye soruyorum. “Olamadık ki” diyorlar. Bir ara kafaları karışmış, şarkı mı yoksa doğaçlama mı yapmalı bilememişler. İkisinin arası bir şey çıkmış ortaya. Şarkılardan söz açılmışken, albümdeki son şarkıya adını veren Namık Abi’nin kim olduğunu soruyorum. Ne bileyim, çok sevdiğimiz bir abimiz filan gibi bir cevap beklentisi içindeyim. Sözlerin yazarı Özgür (Yılmaz) şöyle cevaplıyor sorumu: “Namık Abi bir kişi değil aslında. Eskişehir Porsuk ırmağının kişileştirilmiş hali. Neden öyle oluyor bilmiyorum ama o sözleri aslında Porsuk ırmağı söylüyor.” Grup arkadaşları laf atıyor yandan: “İçtiklerinde ucuza kaçıyorsun!” “Alakası yok” diyor Özgür, “Tamamen pastoral duygularla yazdım o şarkıyı ben!” Grup birlikte müzik yapmaya Eskişehir’de başlamış ama (Alican hariç) aslında çok daha eskiden, lise yıllarından, Samsun’dan tanışıyorlarmış. Hem hemşehri hem de aynı okul mezunu olduğumuz ortaya çıkınca kaydı kapatıp sohbeti biraz derinleştiriyoruz. Tekrar kayda döndüğümüzde “Sizin Orhan Gencebay sevdanızın kaynağı şimdi anlaşıldı” diyorum, şahane Gencebay cover’larına ithafen. “Aslında Orhan Gencebay’a özel bir sevdamız yok” diyorlar; “Melodi yazma konusunda gerçekten seviyoruz ama tavır olarak biraz canımızı sıktı son zamanlarda...” Yine de arabeskle aralarının fena olmadığı anlaşılıyor. Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Neşe Karaböcek sık dinledikleri isimler arasında. “Şarkılarınızda etkisi hissediliyor” diyorum; kendi aralarında ufak bir istişarenin ardından kabul ediyorlar; “Bizim şarkılarımızda da var ama öyle bilek kestiren cinsten değil, mizah da barındırıyor bizimkiler içinde.” Ayyuka, yeni şarkılarını 21 Aralık Cumartesi akşamı saat 22.30’da Salon İKSV’de söyleyecek. Israr ederseniz belki bir Gencebay cover’ı da çalarlar...
Comments