Radikal İki, Mayıs 2011
Kimi oksijen maskeleriyle ayakta, kimi biraz olsun rahatlamak için buhar makinesine bağlanıyor. Kumlama sırasında soludukları tozlar akciğerlerinin kumla dolmasına yani silikozis hastalığına yol açıyor. Bir atölyede üç ay gibi kısa bir süre çalışmak bile bu hastalığın oluşması için yeterli. Üstelik bu, her kota uygulanan bir uygulama değil, sadece eskitilmiş görünüm vermek için yapılan, “gereksiz” bir işlem.
Dünyada, Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) silikozis hastalığıyla ilgili ilk başvuru yapan ülke Türkiye. Kot kumlama işçileri çok yüksek oranda sigortasız çalıştığı için sağlıklı resmi kayıtlar yok. Sektörde şimdiye dek 10 bine yakın işçinin çalıştığı tahmin ediliyor. Meslek hastalıkları kayıtlarına göreyse Türkiye’de 1388 raporlu hasta ve bu hastalık yüzünden hayatını kaybeden 50 işçi var. Atölyeler 2007’de yasaklandı ama hastalık baki. Ancak şimdi silikozis hastalarına nispeten iyi bir haber var: Torba Yasa’daki değişiklikle, kot kumlama işçileri aylık gelir ve yeşil kart hakkı kazandı. İşçilerinin kendilerine en yakın sosyal güvenlik kurumuna başvuru yapıp muayenelerden yararlanabilmeleri için son gün 24 Mayıs!
ABDÜLHALİM DEMİR (30)
Ne zaman başladınız kot kumlama işçiliğine?
1996’da İstanbul’a geldiğimde başladım, 2003’e kadar çalıştım. 2003’te işi bırakıp askere gittim. Askerde rahatsızlandım ancak teşhis konamadı. Teşhis ancak 2007’de konulabildi.
Hastalıktan hiç haberiniz yok muydu işe başlamadan önce?
Yoktu tabii, ben bu şehre geldiğimde Türkçem yoktu! Ama aslında ortamdan şüphelenip bir zararı olur mu bu tozların diye sormuştum ama “Yok, ayran içersin geçer” dediler. Gerçi ben çalıştığımız küçük çaplı firmalarda işverenlerin de habersiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendileri de önceden bu işi yapmış insanlardı.
Nasıl bir hastalık peki silikozis?
Silikozis hastaları koşamaz. Yürürken zorlanır. Oturduğu yerde nispeten daha rahat nefes alabilir. En ufak üşüttüğünde azami bir ay hastanede kalır. Çünkü akciğerler su toplar, o zaman oturduğun yerden de nefes alamıyorsun. Bir arkadaşım bu hastalık için zengin hastalığı demişti, haklı çünkü kendine çok iyi bakması gerekiyor hastanın. Kilo kaybettin mi bir daha toparlayamıyorsun. Vefat eden arkadaşların hepsi 40 küsur kilolara düştükten sonra, kısa süre içinde vefat ettiler.
Tedavisi var mı silikozisin?
Tek tedavisi akciğer nakli. O da Türkiye’de dört kişiye yapıldı, üçü hayatını kaybetti.
Hastalığınızın derecesi nedir?
Sağlık heyetinin bana verdiği orana göre ciğerlerde yüzde 46.2 kayıp var. Ama meslek hastalığının verdiği oran yüzde 39.2. Resmi olarak, iş göremez gelirimi yüzde 39.2’den alıyorum. Yani akciğerimin yüzde 40’ı kayıp demek bu.
Meslek hastalığı olarak tanımlanıyor değil mi?
1947’de Uluslararası Çalışma Örgütü’yle (ILO) yapılan sözleşmeyle kabul edildi aslında. Sigortalı olanlar açısından herhangi bir sorun yok. Türkiye’de meslek hastalığı yönetmelikle yürüyor ve yönetmelik diyor ki, işyeriyle illiyet bağı kurulduktan sonra meslek hastalığı kararı verilir. E bu işyerlerinin çoğu kapandı, kaçtı. İşçilerin yüzde 95’i sigortasız zaten.
Torba Yasa içinde bir düzenleme yapılmadı mı bunlarla ilgili?
Bir düzenleme var dediler, baktık zaten var olan bir yasaya dahil ediyor bizi ve üç ayda 100 TL maaş öngörüyor. Daha sonra Ankara’daki eylemlerimizin üzerine maaşlarda artış oldu ancak maaşa hak kazanmak için gereken hastalık oranını yüzde 40 olarak belirlediler ve düşürmediler. Bu oran çok yüksek diyerek Cumhurbaşkanı’na çıktık. Çalışma Bakanlığı’na talimat verildi. O oran yüzde 15’e çekildi.
Şimdi son durum ne?
Hastalık oranı yüzde 15-34 arası hastalar 455 TL, yüzde 35-54 arasına 525 TL, yüzde 55 üzerineyse 585 TL aylık maaş bağlanıyor ve Yeşil Kart’a hak kazanıyorlar. Kişiler vefat ettikten sonra da haklar ailelerine devroluyor. Ancak buna üç ay başvuru süre koydular. 24 Mayıs’ta bu süre doluyor. Ayın 25’inde başvuranlar bu haktan faydalanamayacak.
Kot kumlama işinde dünyada durum ne?
Şimdi dünya üzerindeki faaliyet alanlarına baktığımızda manzarayı çok net görüyoruz aslında. Önce Amerika’da, daha sonra 1961’de Avrupa’da yasaklanıyor bu iş. Türkiye’ye kayıyor. 2007’de de burada yasaklanıp Mısır’a gidiyor. Çin, Bangladeş, Suriye’de de var. 20 yıl sonra oradaki insanlar ölmeye başlayacak. Onlar ölmeden yetişip tüm dünyada yasaklanmasını sağlamak gerek.
Türkiye’de büyük firmalardan biri artık lazerle işlem yaptığını açıklamıştı.
Benim amcaoğlum çalışıyordu o büyük firmada, oradan biliyorum; iki tane lazer makinası aldılar fabrikaya, ben lazerle yapıyorum dediler. İki makina günlük 200 tane üretse 400 parça eder. Bu firmanın günlük üretimi 10 bin adet! Bir lazer makinasının fiyatı 125 bin euro. Bir kot işçisinin günlük maliyeti 30 lira. Günlük ürettiği iş adeti bin. Doğruluğuna inanmak size kalmış.
MEHMET BEKİR BAŞAK (40)
Siz ne kadar çalıştınız kot kumlama işinde?
1999’dan 2007’ye kadar aralıksız çalıştım. Çalışma şartları çok kötüydü. İki buçuk metrekarelik bir alanda, doğru düzgün havalandırma olmadan çalışıyorduk. Bir usta bir de çırak, günde 12 saat. Cumartesi günleri de öğlene kadar çalışıyorduk. Hatta ben paraya ihtiyacım olduğundan Pazar günleri de atölyede bekçilik yapıyordum.
Atölyede iyi bir havalandırma olsa, durum değişir miydi?
Havalandırmanın çok faydası olurdu ama o kullanılan kum çok değerli olduğundan uçup gitsin istemiyorlardı.
Hastalıktan nasıl haberdar oldunuz peki?
Bir gün bir arkadaşım aradı, CNN Türk’te kot kumlama işçileriyle ilgili bir program var izle dedi. Ben çalışıyordum, hanımı aradım hemen, izlesinler diye. Eve döndüm baktım kimse konuşmuyor, herkesin yüzü asık. Hanım dedi, hemen yarın doktora gidiyoruz. Gittim, doktor bugün işi bırakman lazım dedi. Yoksa öldürür bu hastalık seni dedi. Gittim hemen istifa ettim tabii, kim ölmek ister ki...
Sonra tedavi başladı.
Her gün kullandığım ilaçlar var. Onların yanı sıra ben ayda 350 liralık bitkisel ilaç kullanıyorum. Bir de oksijen maskesi ve buhar makinesi var evde.
Çalışırken şüphelenmediniz mi hiç, bu toz zararlıdır diye?
Şüphelendim ama, bizim atölyeye her akşam polis geliyordu, zararlı bir yer olsa müsaade etmez diyordum. Çalışma Bakanlığı’nın, Sağlık Bakanlığı’nın izinleri var duvarda. Kimi kime şikayet edeceksin? Bizim atölye büyüktü, yıkama bölümü filan da vardı. Haftada iki gün doktor gelirdi. Doktor da öksürenlere üşütmüşsündür deyip gönderiyordu. Ben zaten turp gibiydim, hayatımda doktora gitmedim bu hastalık çıkana kadar. Şimdi bu hale geldim işte. 40 yaşımdayım, iş göremiyorum. Köye gittim hastalık çıkınca, herkes çalışıyordu, ben bir ağacın dibinde usul usul ağlıyordum...
Denetleyen yok muydu bu atölyeleri?
Ankara’dan müfettiş geliyordu, iki gün önceden bizim haberimiz oluyordu. Diyorlardı ki, sigortasız çalışanlar o gün gelmesin. Müfettiş de geliyordu, yeyip içip gidiyordu zaten.
Ne kadar kazanıyordunuz kot taşlama işinden?
Ayda 590 lira para alıyordum.
Şimdi kim geçindiriyor evi?
İki çocuğum çalışıyor, okuldan almak zorunda kaldık onları. Ben çalışıyordum eve ekmek götürüyordum çok şükür kimseye de borcum yoktu. Şimdi nereden baksan 35 milyar borcun altındayım. Hayatımız altüst oldu. Biraderim de benim gibi hasta. Üç tane yeğenim de aynı durumda.
Bu son düzenlemeyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
İnsanlar teker teker ölüyor, kimsenin umrunda değil. Şimdi bir de bize şart koşuyorlar, 24 Mayıs son tarih diye. Biz hırsız değiliz, katil değiliz. Hasta insanlara şart koşmak ne demek anlamıyorum. Bir de hastanede bir sürü sorun çıkıyor. Yeğenlerime iki aydır bugün git yarın gel diyorlar. E biz ayakta duramıyoruz, nerede kaldı git gel!
---
Televizyon reklamlarında kot kumlama işçilerine 24 Mayıs’ın son gün olduğunu hatırlatan ünlülere görüşlerini sorduk:
YASEMİN GÖKSU
Ben komitenin içinde olduğumdan durumu bu noktaya getirene kadar ne mücadeleler verdiğimizi çok iyi biliyorum. Hükümeti bu yasayı çıkarmaya razı etmek için görüşmediğimiz siyasi kalmadı. Sonuçta çıktı bu yasa, işçiler maaş ve yeşil karttan yararlanabilecek ve ölümleri halinde hakları ailelerine devrolcak. Ancak bu haktan yararlanmak için başvuru süresi üç ayla kısıtlandı. Bu süre bitmek üzere ve biz birçok silikozis hastasına ulaşamamış durumdayız. Bir de kendisinin silikozis hastası olduğunu bilmeyen kot kumlama işçileri var. Reklam filmleri çektik, kanallara yalvarıyoruz bunları yayınlayın diye, umarım bu şekilde ulaşabiliriz insanlara.
HASİBE EREN
Silikozis hastalarının hikayeleri ne yazık ki çok dramatik. Hayatını kazanma amacıyla memleketlerinden kalkıp gelip kumlama işinde çalışırken böyle dipsiz bir kuyuya düşmeleri çok üzücü. Reklam filminde hastalığı teşhis edilememiş ya da sosyal haklarından haberdar olmayan silikozis hastalarına ulaşmaya çalıştık. Umarım kampanya amacına ulaşır, hastalar haklarından haberdar olur, tüm sağlıksız koşullarda çalışılan atölyeler sonsuza kadar kapatılır ve bu hastalığın adı literatüre artık görülmeyen bir hastalık olarak geçer.
YETKİN DİKİNCİLER Ne ayıp değil mi, hayatını idame ettirmeye çalışırken, hayatı elinden kayıp giden kot kumlama işçilerine, hiç olmazsa mağduriyetlerini bir ölçüde giderebilmek için bir kampanya aracılığıyla ulaşmaya çalışmak! Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı onlar ve bu ülkede yaşıyorlar. İşe yararken varlar, işe yaramaz olunca ulaşılamıyorlar. Keşke ‘bir oy için’ ev ev, kapı kapı dolaşanlar, bir de ‘Acaba sizde silikozis hastası var mı?’ diye sorsalar. Aslında ne ayıp değil mi, her şeyi devletten beklemek!
Commentaires