top of page

Prof. Dr. Handan İnci: Tanpınar moderndir


OT Dergi, Eylül 2017



Bu yılın başında tanpinarmerkezi.com adresinde Ahmet Hamdi Tanpınar’a dair birçok belgeyi, fotoğrafı kullanıma açmıştınız. Şimdi de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne bağlı Tanpınar Edebiyat Araştırmaları Merkezi’ni açıyorsunuz. Neler var bu merkezde?

Normalde önce merkez kurulur sonra sitesi, sosyal medyası hayata geçer ama bizde tersi oldu. Arşivi okura bir an önce ulaştırmak için siteyi önden açtık. Sitede geçmişte yapılmış, gelecekte yapılacak etkinlikler, Tanpınar hakkında yazılmış bütün makaleler, fotoğrafları, romanlarındaki referanslar ve açıklamalarını içeren bir okuma kılavuzu, romanlarının haritaları (Şimdilik yalnızca İstanbul ve Paris var ama Konya, Bursa, Ankara ve Erzurum için de yapıp Beş Şehir’i tamamlayacağız) ve daha birçok içerik yer alıyor. Biri bir Tanpınar çalışması yapmak istiyorsa bu merkez üzerinden Batı dillerinde Tanpınar üzerine yazılmış tezlere kadar her şeye ulaşabilecek. Sürekli güncellenecek. Merkez vasıtasıyla da Tanpınar üzerine yapılacak araştırmalara alan açmayı hedefliyoruz. Yalnız Tanpınar’la da sınırlı kalmayacak. 19. ve 20. yüzyıl edebiyatına da yönelecek. Tanpınar’ın sözünü ettiği bütün meseleler bu merkezin çalışma zemini olacak.


Yazarlar adına bir merkez açmak dünyada da çok yaygın. Peki, siz neden öncelikle Tanpınar’ı tercih ettiniz bu iş için?

Tanpınar’da öyle bir damar var ki eskimiyor, modası geçmiyor ya da cevabı verilip bir tarafa bırakılmıyor. Çünkü devamlı sorular soran, kışkırtan, yeni fikirler uyandıran, çok verimli, çok zihin açıcı bir yazar ve aynı zamanda çok zevkli! Yurtdışında da, Orhan Pamuk ile birlikte, onun da işaret etmesiyle, dikkat çeken isim şu an Tanpınar.


Tüm arşivi nasıl bir araya getirdiniz?

Tanpınar’ın vefatı çok ani oluyor. Sabah çıktığı eve akşam dönemiyor, dolayısıyla masasının üstü, çalışma notları, hepsi karışık bir durumda kalıyor. Birkaç yakın arkadaşı ve kardeşi Kenan Tanpınar eve giriyorlar, kütüphanesindeki kitapların bir kataloğunu çıkarıyorlar. Bütün notlarını toparlayıp kutuluyorlar. Edebiyata yarayacak olan notlarını, vefatından yaklaşık 10 yıl sonra, 1974 yılında, Tanpınar’ın öğrencisi ve asistanı olan Mehmet Kaplan’a veriyorlar. İ. Ü. Türkiyat Merkezi’nde dursun, araştırmacılar yararlansın diye. Günlük de var bunların içinde. Bu notların içinden günlüğü ve Ay’daki Kadın romanı çıkarılıyor kalanı da Türkiyat Enstitüsü’nde sadece sıralanmış fakat modern bir şekilde tasnif edilmemiş halde öylece kalıyor. Ben bu arşivden uzun bir süredir haberdardım ve durumu beni üzüyordu. Marmara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi’ndeki bir profesör arkadaşımdan bir ekip kurmasını rica ettim. Benim asistanlarımdan da bir ekip kurduk ve birlikte çalıştık.


Neler çıktı arşivlerden?

Birçok malzeme... Fotoğraflar dışında, Yahya Kemal kitabının aslında ne kadar tekrar gözden geçirilmesi gereken bir şey olduğunu gördük, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü tiyatrolaştırdığını gördük, mektuplar, Huzur’un Suat’ının mektubunun kalan parçaları, romanlarının şemaları, İspanya gezisine dair bol miktarda günlük sayfası çıktı ve taramalarımız halen devam ediyor. Arşivden kitap olacak ne varsa Dergah Yayınları ile kitaplaştıracağız, gerisi de sitemizde yer alacak.


Tanpınar’ı çağdaşlarından ayıran, onlara nazaran daha çok okunur kılan nedir sizce?

Peyami Safa, Halide Edip, Yakup Kadri gibi çağdaşları kendi fikirlerini okura getirir ve okuru kilitlerler, Tanpınar öyle değildir, o soru sorar, açık kapı bırakır, bir labirentin içinde bırakır sizi, siz yolunuzu bulmaya çalışırsınız. Uğraştığı konular bu toprağa aittir, eskimezler.


Tanpınar’ın meselelerinden biri de İstanbul’dur. İstanbul’un çok hızlı değiştiğinden yakınır. Aslında biz de bugün hâlâ aynı şeyi tartışıyoruz: Muhafazakarlar neden İstanbul’u muhafaza etmiyorlar?

Biz muhafazakarlıkla başka bir yaşama kültürünü karıştırıyoruz. Muhafazakarlık aslında modern, ilerici bir reflekstir bana kalırsa. Bir şeyi, geleceğe kalsın diye, geleceği düşündüğünüz için saklarsınız, değil mi? Ben niçin Şemsi Paşa Camii’nin olduğu gibi kalmasını istiyorum. Çünkü onu üç kuşak sonra da görsünler istiyorum. Bizim şark olarak maalesef “Bu dünya geçicidir, kalsa ne olur, kalmasa ne olur” düşüncesinden kaynaklı bir tutumumuz var. Ama bu dünya güzel olsa, bu dünyanın çağrışımı çok daha zengin olsa ne zararı olur ki? Güzellik insanın ruhuna iyi gelir. İnsan, daha iyi bir insan olarak yaşar güzelliğin içinde.


Tanpınar’ın eskiye kıyasla farklı algılanmasını ve daha çok okunmasını neye bağlıyorsunuz?

Tanpınar tarihinde aslında 2000’ler bir kırılma noktasıdır. YKY’nin Tanpınar basması onu farklı kitlelere ulaştırdı. Bunun bir kapı açtığını düşünüyorum Tanpınar’a. Dergah Yayınları ve YKY arasındaki Tanpınar basma çekişmesi yazarın üstüne yeniden bir ışık düşürdü. Araştırmacılar, üzerine yazmaya başladı. Günlüğünün yayımlanması da çok etkiledi bence. Günlükte okurlar pek tutunamamış, biraz müstehzi bir adam gördüler. Onlara sunulan ölçülü, muhafazakar adam olmadığını anladılar Tanpınar’ın. Bu da bence etkili oldu okurdaki Tanpınar’a yönelmede.


Tanpınar modern mi yoksa muhafazakar mı tartışmasında hangi taraftasınız?

Tanpınar moderndir. Geçmişi seviyor ama geçmiş yaşadığı günü zenginleştirdiği için, ona anlam kattığı için seviyor.Çünkü ona zevk veren hatırlamaktır. Hatırlamak zenginleştiren bir şeydir; hatıralarınız nispetinde dolu hissedersiniz hayatınızı. O yüzden geçmiş onun için değerlendirilecek bir hazinedir. Hiçbir zaman hamasi değildir. Milliyetçi bir hamaset yoktur onun üzerinde. Bireyden hareket eder Tanpınar. Modern ve yalnız bireyden. Zaten bütün hikayeleri onu yalnızlıktan kurtarmak içindir.

ความคิดเห็น


bottom of page