Radikal, Kasım 2010
Bazı şarkılar, tıpkı bazı insanlar gibi bahtsız doğar, hak ettikleri değeri görmezler. Elbette bilenleri, sevenleri vardır ama daha fazlasını hak etmelerine rağmen bir köşede sessizce unutulur giderler. Redd’in 2006 tarihli albümü ‘Kirli Suyunda Parıltılar’da yer alan Prensesin Uykusuyum da onlardan biriydi. Önce albüme dahil edip etmeme konusunda kararsız kalındı, sonra araya askerlik girince klip çekme planları da suya düştü. Yıllar sonra Çağan Irmak’ın bu şarkıdan esinlenerek bir film çekmeye karar vermesiyle nihayet hak yerini buldu. Irmak’ın son filmi ‘Prensesin Uykusu’nun Redd imzalı film müzikleri albümünde Prensesin Uykusuyum dahil, 5’i sözlü, 6’sı enstrümental 11 şarkı var. Üstelik enstrümentallere ek olarak sözlü şarkılardan ikisi de yepyeni Redd şarkıları.
Çağan Irmak’la nasıl bir araya geldiniz? Güneş Duru: Daha önce tanışmıyorduk Çağan’la. Bir gün Doğan’ı aradı ve ‘Prensesin Uykusuyum’u dinlediğini, çok etkilendiğini ve bir filminde bu şarkıyı kullanmak istediğini söyledi. Biz de kabul ettik. Daha sonra konuştukça, o tek şarkı kullanma mevzusu bir soundtrack albümüne dönüştü ve filmin tüm müziklerini biz yaptık. Daha sonra filmin ismini de ‘Prensesin Uykusu’ koymak istediğini söyledi Çağan, biz de memnun olduk tabii.
Müzikleri yapmaya ne zaman başladınız, nasıl bir yöntemle çalıştınız? Güneş: Senaryoyu okuduk, bir şeyler düşündük üstüne önce. Film bittikten sonra da stüdyoda bir düzenek kurduk filmi izlemek için, izleyerek çaldık ve kaydettik şarkıları.
Film müziği yapmak nasıl bir tecrübeydi sizin açınızdan? Berke Hatipoğlu: Bir albüm tecrübesinden çok daha farklıydı tabii. Bu çalışma hem bir Redd albümü olacaktı dolayısıyla Redd’in sound’unu korumalıydı hem de bir soundtrack albümü olacaktı ve filmdeki modu izleyiciye aktarabilecek güçte olmalıydı. İlk başta filmi defalarca izleyip not alarak çalıştık. Sonra bu yöntemden çok verim alamadık. Filmi stüdyoya taşımamız gerektiğini fark ettik. Ana temaları yazdıktan sonra düzenlemeleri filmi izleyerek yaptık. Ve film müziği yapmanın matematik gerektiren bir şey olduğunu öğrendik. İlke Hatipoğlu: Biz aslında bu projenin öncesinde de zaten bu tip bir şey yapmak istiyorduk, böyle bir durumda nasıl bir şey çıkaracağımızı merak ediyorduk. Bu sürecin bu kadar doğal olması bizim çok hoşumuza gitti. Güneş: ‘Prensesin Uykusu’ çok epik bir hikâye olduğu için bizi kendi sound’umuzun biraz dışına çıkmaya da sevk etti açıkçası. Mesela daha önce aralamadığımız post-rock kapısını hafifçe araladık bu albümde. O yüzden de ayrıca enteresan bir tecrübe oldu bizim için.
Çağan Irmak’ı izler miydiniz tanışmadan önce? Güneş: Dürüst olmak gerekirse, biz biraz popüler olan şeylerden kaçan bir grubuz. Mesela ‘Babam ve Oğlum’un şanını şöhretini duymuştuk ama uzun süre izlemedik. Ben sonrasında izlediğimde hakikaten etkilendim ama. ‘Mustafa Hakkında Her Şey’ de keza öyle. Bu proje işi çıktıktan sonra da ‘Ulak’ı izledim ve tam olarak ne yapmak istediğini anladım Çağan’ın. ‘Issız Adam’ı da izledim ama o benim için ayrı bir yerde, biraz daha dışarıda duruyor.
Başka ne gibi bir ön çalışma yaptınız? Berke: Türkiye’de yapılan soundtrack çalışmalarına baktık tabii. Gördük ki genelde kaydedildikten sonra, filme göre kesilip biçiliyor müzik. Biz onu yapmadık. Bizim yaptığımız işte her şarkı gerçekten tasarlandığı bölüme uyarlandı.
Türkiye’deki örnekleri gözden geçirirken çok başarılı bulduğunuz bir şey oldu mu aralarında? Berke: Vavien’in müzikleri çok başarılıydı bence, filmdeki atmosferi yansıtma açısından.
Bir sanatçı, yazdığınız şarkıdan o kadar etkileniyor ki üzerine film yapıyor. Nasıl bir duygu bu? Güneş: Çağan’dan böyle bir şey duymak bizi çok sevindirdi tabii. Bir de biz çok izole bir grubuz, piyasadaki insanlarla yakın ilişkilerimiz yok. O yüzden böyle iyi işler yapan sanatçıların bizi dinliyor olduğunu bilmek güzel.
‘Prensesin Uykusuyum’un bir hikâyesi var mı?
Doğan Duru: Aslında çok hatırlamıyorum Prensesin Uykusuyum’u neye ve nasıl yazdığımı.
İlke: Aynaya bakıp yazmış olabilir misin? (Gülüyorlar)
Doğan: ‘Prensesin Uykusuyum’, eşitsizliği, masalsız uyuyan çocukları, oyuncağı olmayan çocukları anlatan bir şarkı. Herkesin hak ettiğini aldığı bir dünyada yaşamıyoruz maalesef. Bu yüzden “Bana gelince hayat neden masalsız” mısralarında insanlar kendilerinden bir şeyler buldular galiba ki sevildi o şarkı.
Sizin popüler olmanızı istemeyen, sizi sakınan bir kitleniz var. Bu son durumdan pek hoşlanmayacaklar. Berke: Türkiye’de insanlar popülariteyi yakalamış sanatçıların bozulacağı kanaatindeler genelde. Güneş: Bozulmuyorlar mı sanki? Berke: Tabii örnekler var, orası ayrı. İnsanlar korkuyorlar böyle olmasından ve doğal olarak beğendikleri şey bozulsun istemiyorlar. Bizim de öyle bir kitlemiz var. Çağan’a ya da filme tepki gösteren, oraya buraya yorumlar yazan birçok kişi oldu şimdiden. Mailler, mesajlar vs. alıyoruz, okuyoruz. Bunun aslında bizim yaptığımız ticari bir hamle olduğunu düşünen dinleyiciler de oldu. Ama biz Çağan’la şarkı onu gerçekten etkilediği için bir araya geldik ve birbirimizin projelerinden keyif aldığımızı gördük. Son derece profesyonel bir iş oldu.
Comments