Radikal İki, Haziran 2010
Dağılan Kargo’nun rüzgarıyla çok uzaklara, taa Seattle’a savrulan ikili Koray Candemir ve Serkan Çeliköz, kendi küçük ‘voltran’larını oluşturup Maskott olarak geri döndüler. Kafa dağıtmaya gittikleri Seattle’da, kafalarını toplayıp tekrar müzikle uğraşmaya başladılar. Deyim yerindeyse, müzikal bir ‘Nirvana’ya eren ikili, Türkiye’ye ellerinde gayet başarılı bir albümle döndü. İkilinin ağzından, Kargo’dan ayrılmalarını, yeni grupları Maskott’u ve ilk albümleri ‘Tuval’in üretim sürecini dinledik.
Kargo’dan ayrılışınızla başlayalım, neden ayrıldınız bunca yıl sonra?
Koray Candemir: 15 yıldır birlikteydik ve bir kitlenme olmuştu artık. Üretilen şeyler çok tatmin etmemeye başlamıştı bizi, bir döngünün içine girmiştik. Serkan’la aynı düşünceleri paylaştığımızı gördük ve ayrılmaya karar verdik.
Serkan Çeliköz: Medeni bir şekilde ayrıldık Kargo’dan ve Kargo da hep güzel hatırlanacak, güzel hikâyelerle dolu bir marka olarak anılacak.
Sonra iki yıllık bir Seattle döneminiz var.
Candemir: Evet, gruptan ayrıldığımız dönemde menajerimiz Simla, Seattle’a yerleşmişti ve bizi de kafa dağıtmak için oraya davet etti. Biz de iyi olur diye düşünerek gittik ve gidince de çok sevdik.
Çeliköz: Derken kendimizi albüm kaydederken bulduk.
O kadar kolay mı öyle Amerika’ya gidip albüm yapmak?
Çeliköz: Bunların hiçbiri planlı değildi, biz turist olarak gitmiştik aslında. Bir şeyler yapma düşüncesi orada geçirdiğimiz süre içinde insanlarla tanışınca doğdu. Kapılar birbirini açtı yani.
Candemir: Orası İstanbul’la karşılaştırılınca çok ufak bir şehir ve tam da bu işlerin yeri. Birkaç kişiyle tanışmaya başlayınca arkası geliyor. Kayıt yaptığımız stüdyonun ortaklarından Jeff Odd’la tanıştık mesela, arkadaş olduk ve albümü orada kaydetmeye karar verdik. 80 ‘lerin ünlü gruplarından Heart grubunun davulcusu Ben Smith eşlik etti bize. Ama albümün kayıt aşamasında her şeyi kendimiz yaptık. Şarkılar ayrıntılarına kadar bitmişti, hatta Jeff ilk dinlediğinde “Abi ben bunları n’apıcam, bitmiş zaten bu?” dedi.
Orada profesyonellerle çalıştınız, nasıl karşıladılar sizin Türkçe şarkılarınızı ve müziğinizi?
Candemir: Türkçe tabii hemen kulağın alışabildiği, yaygın bir dil değil ama beğendiler. Hatta zamanla eşlik eder hale geldiler. Genel olarak beğenildi orada, zaten bu albüm bugüne kadar herhalde en çok içimize sinen albüm oldu. Çok emek var üzerinde. Onun dışında İngilizce bir albüm yapmamız için de teklif getirdiler aslında. Denemek de istiyoruz açıkçası.
Albümün sound’unda bana geçmişteki her şeyden biraz varmış gibi geldi, Kargo’dan, Koray’ın solo albümünden...
Çeliköz: Tüm yaşadıklarımızın içinde biz de varız sonuçta ama biz bu albümü geçmişte yaptığımız hiçbir şeye benzetemiyoruz. Şarkıları yaparken hiç hesap kitap yapmadık, şarkı ne istiyorsa, ne gerekiyorsa onu koyduk, o şekilde düzenledik. Klip şarkımızı Muse’a benzetenler var mesela. Biz sonuçta sıfırdan bir şey yapmıyoruz, varolan şeye kendi yorumumuzu getiriyoruz. İlla ki birbirini andırabilir.
Seattle’ın nasıl etkileri oldu sizde, şarkı sözlerindeki kasvet oranın eseri mi mesela?
Candemir: Etkiledi tabii, hatta sadece sözlerde değil müzikte de öyle bir hava var aslında. O anlamda müzikle sözler birbirini tamamlıyor. Onun dışında, biz şarkılara bugüne kadar hiç yaklaşmadığımız gibi yaklaştık. Kendimizi de tanıdık orada sanki. 18 yaşımıza geri döndük Seattle’da. Gerçekten öyle bir duyguydu. Ne titrimiz vardı ne başka bir şeyimiz. ‘Korıy ve Zac’tik biz orada. Sıfırdan başladık ve çok müthiş bir deneyimdi.
Ama şöhretin avantajları da yoktu yanınızda...
Candemir: Evet gidip bar kapısında bekledik mesela, bizi kimse aradan içeri almadı ama onun da tadı ayrıydı, hiç öyle bir ihtiyaç hissetmedik zaten. Hiç hesap kitap yapmadık. Burada albüm yaparken kafanın bir tarafında hep şu oluyor; bir tane şarkı yapsak da plak şirketi de bizi sıkıştırmasa, baskı yapmasa.
Çeliköz: Burada ne kadar uzak durmaya da çalışsan bu tip şeylerin içinde kalıyorsun ister istemez, orada bir süre buradaki gelişmelerle falan hiç ilgilenmedik mesela.
Nasıl geçiyordu orada günler, geri dönmeyi düşünüyor musunuz?
Candemir: Sürekli gittiğimiz mekânda bir langırt masası vardı. Biz orada Türkler olarak geçiyorduk ve biz gittiğimizde “Langırtçı Türkler geldi” diyorlardı. Gece başlıyorduk oynamaya, yenen masada kalıyor, yenilen gidiyor ve karşımıza farklı farklı gruplar geliyordu. Langırt şampiyonu gibi takılıyorduk orada, çok eğlenceliydi. Yani ülkemizi langırtta da çok başarılı bir şekilde temsil ettik (gülüyorlar).
Çeliköz: Dönmeyi düşünüyoruz çünkü burada biz yapılabilecek her çeşit albümü ve turneyi yaptık. Çaldığımız yerler aynı, sunduğumuz şekil aynı, çalınan müzik kalitesi aynı, hep böyle bir aynılık durumu olduğu için biz biraz farklılık istiyoruz. Orası da bunun için bize ilaç gibi geldi. O yüzden döneceğiz, öyle görünüyor.
Türkiye’de müzik yapmaktan yorulmuş gibisiniz?
Candemir: Türkiye’de rock, pastanın incecik bir dilimi, bir lokması sadece. Türkiye’de bir rock grubunun güçlenmesine izin vermezler. Çünkü bir rock grubu Tarkan kadar güçlenirse müzik sisteminin, dominant ekipmanın komple değişmesi gerekir. Ama insanlar, plak şirketleri, hatta devlet bile rock gruplarını bir prestij meselesi olarak kullanır. Mesela Eurovisiona’a rock grubu gönderirler, ama o grup dönüp albüm yapınca kimse desteklemez.
Bir assolist kültürü var değil mi ülkede?
Candemir: Genel anlamda evet, sistem assolist kültürüne dayalı. Biz ve bizim gibi gruplar eskiden beri bunu değiştirmeye çalıştık. Bir yerlere geldik ama daha çok desteğe ihtiyacımız var.
Siz şu an burada da en baştan başlamış gibisiniz aslında, bu sizi nasıl etkileyecek?
Candemir: Eskiden yaptığımız gibi grubumuzu markalaştırmak için hamleler yapıyoruz kendi içimizde. Birtakım zorluklar yaşatıyor ama önemli olan çıkardığımız şarkılar ve o açıdan içimiz çok rahat. Bu iş biraz da zamanla olacak bir şey, sonbaharda artık herkes sindirecektir olayı.
Sizi çok yakından takip eden bir hayran kitleniz vardı, orada bir bölünme oldu mu?
Candemir: Hiç takip etmedik açıkçası. Bir şey de duymadık o konuda.
Kargo’da yakışıklılık jokerini de kullandınız, şimdi yaşınız kemale ermese de yaklaştı diyebiliriz, bu sizi korkutuyor mu? Çeliköz: O kadar yaşı kemale ermiş gibi mi görünüyoruz ki? (Gülüyorlar) Hayatta biraz güzel bir fiziğe sahipsen, bu hem kadın hem de erkek için geçerli, sanki bazı kapılar sana daha kolay açılırmış gibi görünüyor ama bazı konularda da üzerinize yapışan bir leke olarak kalıyor aslında. Ama sonuç olarak akılda kalmanız yaptığınız işle alakalı.
Comments